Türkiye Gazeteciler Federasyonu 27. Başkanlar Konseyi toplantısı Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde 7-10 Mayıs 2009 tarihleri arasında Mersin’de yapıldı.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu 27. Başkanlar Konseyi toplantısı Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde 7-10 Mayıs 2009 tarihleri arasında Mersin’de yapıldı.
Başkanlar Konseyi toplantısına 48 gazeteciler cemiyetinin başkanı katıldı. Toplantıda aşağıdaki konuların kamuoyuna açıklanması kararlaştırıldı:
Siyasi iktidar tarafından yapılması planlanan Anayasa değişikliği konusunda TGF’nin özenle üzerinde durmasının tartışılmaz olduğu konusunda görüş birliği oluşmuştur. Gazeteci sorumluluğu ve bilinci ile demokratik bir Anayasa hazırlanabilmesi için hukukçuların da görüşleri alınarak özenlSi bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir.
Kıbrıs konusuna ilişkin belleksiz bir halk yaratma adına son yıllarda, medyadaki yaklaşımlar endişe verici bir boyut kazanmıştır. Kıbrıs Türk kimliği ve bilincinin erozyona uğraması, Kıbrıs Türk Halkı ile Anavatanı arasında güven bunalımı yaratılması, Kıbrıs’taki Türk Silahlı Kuvvetleri’ne güvensizlik yaratıp garanti sisteminin gereksizliğini gündeme getirme faaliyetlerini üzüntü ile izliyoruz. Anadolu’nun Kıbrıs konusunda ulusal bilinçlenme, kimlik ve benliğe sahip çıkılmasını sağlama ve toplumsal belleğin beslenip güçlendirilmesi konusunda karşı karşıya olduğumuz sorunlarla mücadele edilmesi gerekliliği hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle; Başkanlar Konseyi, “Anadolu basınını bilinçlendirme seferberliği başlığı” altında Kıbrıs’a, Kıbrıs Türk halkına sahip çıkma ve anlatma kararı almıştır.
KOSGEB yasasında değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin TBMM Genel Kurulunda görüşülerek kabul edilmesi yerel medya için olumlu bir gelişmedir. Bu değişiklikle yerel medya kurumları KOBİ statüsüne kavuşmuştur.
KOSGEB Yasasında yapılan değişiklik ile yasadan yararlanacaklar ile ilgili sınırların genişletilmesi yerel medya açısından bakıldığında sadece ekonomik bir iyileştirme değil, toplumun gelişmesi yönünden de önemli bir sosyal duyarlılık olmuştur.
Türkiye genelinde faaliyet gösteren 74 Gazeteciler Cemiyeti’ni çatısı altında barındıran Türkiye Gazeteciler Federasyonu, KOSGEB Yasasında yapılan değişiklik ile ortaya çıkan yeni durumu belirlemek amacıyla hazırlanacak yeni yönetmeliklerin oluşumunda da görev üstlenmeye hazırdır.
Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında gazetecilerin elinden alınan yıpranma hakkı, gazetecilere yapılan büyük bir haksızlıktır. Reform öncesi gerçekleştirdiğimiz sayısız girişimin sonuçsuz kalması, mesleğe yeni katılan arkadaşlarımızın yıpranma hakkından mahrum görev yapmalarına neden olmaktadır.
Sürekli stres içinde hatta can güvenliği tehdidi altında çalışan Gazeteci, günün 24 saati, haftanın 7, yılın 365 günü görev başındadır, görev bilincindedir. Tüm bu gerçekler ortadayken, gazetecilerin yıpranma hakkını elinden almak, yani bir anlamda gazetecilere “Siz yıpranmıyorsunuz” demek büyük haksızlıktır. Gazeteciler, değil yıpranmak, meslekleri uğruna canlarından olmuştur, olmaktadır.Göksun’da helikopter kazasında hayatını kaybeden meslektaşımız İsmail Güneş’i rahmetle anıyoruz.
Bu gerekçeler ışığında, konunun yeniden gündeme getirilerek, elimizden alınan yıpranma hakkımızın iade edilmesini istiyoruz.
Türkiye’de basının karşı karşıya olduğu sorunların azaldığı söylenemez. Türkiye’de basının devam eden sorunlarından biri de, gazetecilerin resmi kurumlarda haber izlemesine ilgili kurumca verilen olur (akreditasyon) olmaya devam etmektedir. Başbakanlık’ta, salt “beğenilmeyen” gazeteleri temsil ettikleri için bir grup gazetecinin olur’unun reddedilmesi üzerine gündeme gelen sorun, aslında tüm resmi kurumlarda, farklı biçimlerde sürmektedir. Gazetecinin görev yapmasının önündeki bu engellerin iptal edilmesini bekliyoruz.
Türkiye’de gazetecilerin “basın özgürlüğü” sorununa, bu özgürlükten ayrı düşünülemeyecek “iletişim özgürlüğü sorunu” eklenmiştir. İlgili bakanlığın, Türkiye’de 70 bin kişinin telefon haberleşmesinin izlenip kayıt altına alındığına ilişkin açıklaması, iletişim özgürlüğüne ilişkin sorunun ne denli “büyüdüğünü” ortaya koymaktadır. O kadar ki, dinlenilen yurttaşların ve telefonların sayısı bir milyon da olabilir. Bu koşullarda, gazetecilerin bilgiye ve habere ulaşması, bilgi ve haber kaynakları ile iletişim kurması neredeyse imkânsız olmaktadır. İnsan haklarına aykırı olan bu uygulamaya derhal son verilmesi gerekmektedir.
Gazetecilerin önemli sorunlarından biri de, resmi kurumların enformasyon konusunda, çoğu durumda keyfi sayılması gereken uygulamalarıdır. Akredisyon sorununda olduğu gibi, burada da gazeteciye “gazeteci” olarak değil, “bizden” veya “bizden değil” gözüyle bakılmakta, “bilgilendirme” işi de buna göre yapılmaktadır. Mardin Bilge köyündeki son olayda, gazetecilere hiçbir şekilde bilgi verilmemesi; cenazelerin kaldırılması sırasında bile gazetecilerin köye sokulmaması da bu çerçevede değerlendirilecek bir keyfiliktir. Bilgi kirliliğini engellemek ve Basının doğru bilgiye ulaşabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Toplantıya katılan Gazeteciler Cemiyeti Başkanları, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü ve ulusal sınırlarının korunması konusunda iradelerini ortaya koymuştur. Türkiye bir mozaik değil bir ebrudur. Çeşitli dinlerin kardeşliği ebru ile açıklanabilir. Türkiye’de var olan bu dinler ve kardeşler kucaklaşmasını kimsenin bozmaya hakkı yoktur ve bozamayacaktır.