TGF 49. Başkanlar Konseyi Toplantısı, Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti, Girne Amerikan Üniversitesi ve Kıbrıs Amerikan Üniversitesi’nin ev sahipliğinde 30-03 Kasım 2015 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapıldı.
ÜLKELERİN her köşesinden yoğun bir katılımla gerçekleşen toplantının ilk gününde, TGF Heyeti, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından kabul edildi. Etkinliğin ikinci gününde Kıbrıs Amerikan Üniversitesi’nin Lefkoşe Kampüsü’nde “Türk Yunan İlişkileri ve Kıbrıs Sorunu” paneli gerçekleştirilirken, Barbarlar Müzesi, Mavi Köşk ve Geçitköy Barajı’nda incelemelerde bulunuldu.
Girne Amerikan Üniversitesi’nin Sosyal Tesislerinden biri olan Girne/Lapta’daki Le Chateau Lambouso Otel’de 3. Gün yapılan 49 Başkanlar Konseyi Toplantısı’nda ise mesleki sorunlar değerlendirilip çözüm yolları arandı, medyaya ilişkin projeler konuşuldu. TGF 49. Başkanlar Konseyi KKTC toplantısında yapılan değerlendirmeler sonunda alınan karar ve tespitlerden oluşan sonuç bildirgesi şöyle:
1-Yavru Vatan Kıbrıs Türkiye’nin olmazsa olmazı, Anavatan Türkiye de, Kıbrıs’ın asla vazgeçilmezidir. Bu gerçekten hareketle TGF, Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması yönündeki müzakereleri desteklemektedir. Ancak bu görüşmeler sonunda bulunacak çözümün, BM’nin öngördüğü iki bölgeli, iki toplumlu federasyon ve siyasi eşitliğe dayalı bir yapıyı ortaya çıkarması gerekmektedir. Ayrıca geçmişte yaşanan acıları ve halen Rum toplumundaki terörist örgütlenmeleri ve saldırıları dikkate alarak; Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliğinin sonsuza dek sağlanabilmesi için Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamının şart olduğunu da önemle vurgulama gereği duyuyoruz.
2-Türkiye Gazeteciler Federasyonu, basının çözüm bekleyen sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında sonuçlandırılabileceğine inanmakta ve bu nedenle siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, 1 Kasım seçimleriyle birlikte Meclis’e giren gazeteci milletvekilleri başta olmak üzere tüm milletvekilleriyle temas halinde olunmasını önemli bulmaktadır. Türk medyasını ilgilendiren problemler konusunda TBMM’de sağlanabilecek ortak mutabakat, siyasi çözümün en önemli anahtarı olacak, basın özgürlüğü temelinde verilecek mücadele ülkemizde ancak böylelikle sağlam bir zemine oturtulabilecektir.
3-Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce, meslek kuruluşlarının görüşü alınmadan adeta ‘oldu bittiye’ getirilerek yapılan sözde yeni Basın Kartları Yönetmeliği ve Basın Kartları Komisyonu derhal iptal edilmelidir. Nitelim bu yönetmeliğe göre toplanan komisyonun ilk toplantısından ne hukuki ne de vicdanın kabul etmeyeceği sonuçlar çıkmıştır. Komisyon kararlarının hem komisyon üyelerinden, hem meslektaşlarımızdan hem de kamuoyundan gizlenmesi, kamu kurumlarının ilkesel olarak demokratik olma kuralıyla da bağdaşmamıştır. Komisyon kararlarının sadece genel müdürün uhdesine bırakılması son derece yanlıştır, adaletsizdir, hukuksuzdur. Bunda ısrar edilmesi daha başka haksız hukuksuz sonuçları da beraberinde getirecektir.
4-Dava konusu da olan Basın Kartları Yönetmeliği’ndeki anti demokratik maddeler çıkarılmalı, TGF ile birlikte komisyonda yer aldığı halde ‘siyasi’ ve ‘keyfi’ bir kararla komisyon dışında bırakılan ülkemizdeki söz sahibi meslek kuruluşlarının hakları iade edilmelidir. Bununla birlikte sarı basın kartının resmi ve özel kurumlarda halen daha resmi kimlik olarak kabul görmemesi önemli bir sorun olarak karşımızdadır. Kamu kurumları ve özellikle noter ve bankaların sarı basın kartını resmi kimlik olarak kabul etmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Bir kez daha vurguluyoruz ki; Başbakanlığa bağlı bir kurum tarafından verilen ve üzerinde “Başbakanlık” unvanının açıkça yer aldığı bir kimliğe “göstermelik” bir belge muamelesinin yapılması kabul edilemez. BYEGM bu konu ile ilgili üzerine düşeni yapmalıdır.
5-Türkiye, basın özgürlüğünün her daim tartışıldığı ülkeler kategorisinden kurtarılmalıdır. Son olarak gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün yazdıkları haber nedeniyle tutuklanmaları bardağı taşıran son damla olmuştur. TGF gazetecilerin tutuksuz yargılanmalarında ısrar etmekte, bunun evrensel kriterlerin en önemlisi olarak ülkemiz hukukunda da kabullenilmesinin şart olduğuna inanmaktadır. Son yıllarda artan yayın yasakları, kanal karartmaları, fahiş para cezaları, telif haklarından doğan ve mahkumiyetlere kadar varan tutuklamalar, çeşitli yasa maddeleriyle kıskaca alınan basın kuruluşlarının daha da zorluklara girmelerine neden olmakta ve halkın haber alma hürriyetini engellemektedir. Bu tür baskıcı tavırlar Türk medyasını evrensel standartların çok gerisine düşürmekte, ülkemizin itibarını sarsmaktadır. Sansürün her biçimi basın özgürlüğüne vurulmuş darbedir ve bu tür uygulamalara asla fırsat verilmemelidir.
6-TGF yerel gazetelerin nitelik ve nicelik bakımından istenilen düzeye gelmesini her zaman savunmakta ve bunun için çaba göstermektedir. Gazetelerin bulundukları illerde güçlerini birleştirmeleri ve gerektiğinde yapısal birleşmelere yönelmeleri bu açıdan önemlidir. Ancak gazetelerin birleşmesi, zorlama veya dayatmayla olmamalıdır. Basın İlan Kurumu’nun bu doğrultudaki politikası gözden geçirilmeli, yerel gazetelerin birleştirilmelerinin, demokrasilerdeki ‘basında çok seslilik’ ilkesine ters düşecek sonuçlar doğurmasına izin verilmemelidir. Ayrıca Basın İlan Kurumu şubelerinin kurulduğu illerde eksikliklerin giderilmesi için uyum süresi verilmesi, ancak denetimlerde bu tarihlerden geriye dönük mahsuplar yapılması basın kuruluşlarını güç duruma sokmaktadır. Son olarak Aydın’daki yerel gazetelerin büyük mağduriyete uğradığı bu yanlış uygulama mutlaka düzeltilmelidir.
7-Anadolu basınının resmi ilan gelirleriyle ilgili olarak son yıllarda bir iyileştirme olmaması, gelir olanakları azalan yazılı basını ekonomik anlamda iyiden iyiye zorlamaya başlamıştır. Resmi ilan-reklamlardaki sütun santim fiyatlarının, yaygın basına ek katsayılar getirilmesine rağmen, yerel basın için sabit bırakılması gelir adaletsizliğine yol açmış, Anadolu’daki gazete kuruluşlarının mali politikalarını sarsmıştır. Aynı şekilde, vasıflı gazeteler için uygun görülen yeni kriterlerde, yayın yapılan il ya da ilçelerdeki nüfus oranlarının dikkate alınmamış olması, haksız bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca zorunlu kadro ve tiraj şartlarının, yayın yapılan il ya da ilçelerin nüfus yoğunlukları da gözetilerek yeniden belirlenmesi adaletli bir gelir paylaşımı için elzem haline gelmiştir.
8-212 Sayılı Basın Yasası’na göre ‘fikir işçisi’ statüsünde çalışan ve daha önce 20 yıllık çalışma süresi için 5 yıl olarak uygulanan yıpranma payı süresinin 3 yıl ile sınırlandırılmasının meslekte yarattığı hayal kırıklı halen sürmektedir. Hukuk devletlerinde ‘kazanılmış hak’ kutsaldır ve bunun ihlalinin her şeyden önce vicdani sorumluluğu vardır. Risk grubundaki mesleklerin önünde gelen gazetecilikteki yıpranma payı uygulamasındaki bu haksızlık, yeni bir kanun maddesiyle mutlaka ilk haline kavuşturulmalıdır. TGF meslektaşlarının bu hakkının sonuna kadar savunucusu olmaya devam edecektir.
9-TGF’nin Seçilmişler Kurulları Toplantıları’nın, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde yapılacak 16 Ocak 2016’daki organizasyon kapsamında gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün ilk basın toplantısını Kasr-ı Hümayun Köşkü’nde yapması nedeniyle her yıl geleneksel olarak düzenlenen törene tüm illerdeki cemiyet başkanları ile meslektaşlarımız davet edilerek geniş çaplı bir katılım sağlanmalıdır. Kıbrıs’tan sonra ikinci bir ‘Anadolu Zirvesi’nin toplanmasının hedeflendiği Kocaeli’de yapılacak organizasyonda, mesleki sorunlarla ilgili değerlendirmeler ön planda tutularak, basın özgürlüğü mücadelesine destek verecek etkili mesajlara ağırlık verilmelidir.